30 Nisan 2013 Salı

Yabancılaşma - 2

Artık bu konuyu çok fazla konuşmadığımı, insanlardan yana da çok sıkıntım olmadığını yazmıştım. Gene de şimdiye kadarki bazı çarpıcı 'inanılmaz diyaloglar'dan küçük bir potpuri yapayım. İyi niyetli olanları biliyorum canım. Ama işte...

-Eşyaları ne yapacaksın? Evi ne yapacaksın? Şunu ne yapacaksın? Bunu ne yapacaksın? Bil-mi-yooo-rum. Sizi ilgilendirmez. Sormayın.
-Belki şöyle şöyle yaparsan Deniz'i unutursun. Deniz'i unutmak gibi bir hedefim.Yok.
-En azından şöyle şöyle oldu (Acı çekmedi, mutlu öldü, 40 yaşına kadar yaşayabildi, vs.) Hayır. İyi bir yanı yok. Bırakın.
-Komşumun halasının teyzesi vardı, o da trafik kazası geçirmiş hem eşini hem iki çocuğunu birden kaybetmiş. Ben sadece eşimi kaybettiğim için benim üzüntüm geçersiz bu durumda?
-Bizim dayıoğlu da kaza geçirdiydi. Eşinin kafası parçalanmış. Kolu üç yerinden kırılmış kemiği dışarı çıkmış... Bunları bana tam olarak niye anlatıyorsunuz? Korku filmi detaylarını kendinize saklayın.
-Yaa, işte birini çok sevince de böyle oluyor (Ölümüne çok üzülüyorsun anlamında). Hm. Yani sonunda kaybedeceğimiz için insanları sevmemeliyiz. Bu bana nedense ölüm tehlikesi olduğu için evden çıkmamayı hatırlattı.
-Oyalanıyor musun? Oyalanman lazım. Kafanı dağıtıyorsun değil mi?  Aklımda bulunsun da kafamı 'dağıtayım' bi ara.
-İyi ki çocuğunuz yokmuş.
-Keşke çocuğunuz olsaydı. Evet, çünkü bunlar sizin karar verebileceğiniz şeyler.
-Bak yasını doya doya yaşayabiliyorsun. Aman ne güzel.
-Yapacak bir şey yok. Yapacak bir şey olmadığını ne kadar derinden hissettiğimi inanın bilemezsiniz. Mesele zaten yapacak hiçbir şey olmadığında, hiçbir çözüm bulunamadığında, bütün yolların sonuna gelindiğinde, karanlık, tam bir umutsuzluk her tarafı kapladığında, işte o zaman insan ne yapar, ne hale gelir? Onunla ilgili.
-Bu kaza seninle çalışmaya başladıktan birkaç yıl sonra olsaydı, bu işle ilgili şöyle şöyle yapardık. Yaşamımdaki korkunç olayın ne zaman olabileceğiyle ilgili şart mı öne sürüyorsunuz? Bence koşarak uzaklaşmaya başlasanız iyi olur. Yoksa 'kafamız dağılabilir'.

Ayrıca:

-Bu ikinci, üçüncü, beşinci elden, kitaptan okunarak, televizyondan izlenerek, gasteden bakılarak anlaşılabilecek bir şey değil. Varsayımlarda bulunmayın.
-Eşi ölmüş bir insanla etkileşime girmek sizi rahatsız ediyorsa (zannettiğinizden çok daha kolay anlaşılıyor) yukarıdaki paragraftaki son iki cümleye başvurun.
-Deniz'i sadece toplam on kere gördünüz ve gerçekten benim kadar çok etkilendiniz öyle mi? Yarış yaptığımızı bilmiyordum.
-Deniz'den bahsettiğimde sıkıntılı bir sessizlik oluşmasına gerek yok. Normal konuşabiliriz.
-Kazayı artık anlattırmayın, en başta çok kereler anlattım. Artık istemiyorum.
-O gün neden yola çıktınız? tarzı sorgulamaları binlerce kez yapmış durumdayım ve çoook zordu. Beni tekrar oralara döndürmeyin.
-Deniz bir makine parçası değil, onun 'yerine' bir şey konamaz.
-Deniz'le kan bağımızın olmaması, ya da sadece 11 sene birlikte olmuş olmamız aramızdaki sevgiyi geçersiz ya da yetersiz, ya da onun ölümünü daha katlanılabilir kılmıyor.
-Bu kazadan sonra birçok insanın evliliği 'mal ve hizmetlerin el değiştirdiği bir iş anlaşması' olarak tanımladığını, 'sevgi'nin bu tanımlamada herhangi bir yer bulmadığını çok net olarak görmüş oldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder